Arabuluculuk, Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından “anlaşmazlık çıkaran taraflar arasında anlaşma sağlamak için araya girme, uzlaşma sağlama” olarak tanımlanır. Bu tanım, arabuluculuğun esas amacını ve işlevini açıklar.
Arabuluculuk, günümüzde giderek daha fazla önem kazanan bir çözüm yöntemidir. Geleneksel mahkeme süreçlerinin aksine, arabuluculuk taraflar arasında daha hızlı, daha ekonomik ve daha sürdürülebilir çözümler sunar. Tarafların ihtiyaçlarını ve çıkarlarını dikkate alarak, onların kendi aralarında uzlaşmalarını sağlar. Bu da uzun süren ve masraflı dava süreçlerinden kaçınılmasına ve daha sağlıklı ilişkilerin sürdürülmesine yardımcı olur.
Arabuluculuk, iş dünyasında, aile içi anlaşmazlıklarda, komşuluk ilişkilerinde ve birçok farklı alanda etkili bir çözüm yöntemi olarak kullanılmaktadır. Hukuki bir sorunla karşılaşan taraflar, arabuluculuk sayesinde daha az stresli bir süreç yaşayabilir ve daha tatmin edici sonuçlar elde edebilirler.
Sonuç olarak, arabuluculuk hem bireyler hem de kurumlar için önemli bir çözüm yöntemidir. Taraflar arasında uygun bir iletişim ve işbirliği ortamı sağlayarak, anlaşmazlıkların daha adil ve etkili bir şekilde çözülmesine katkı sağlar.
“Arabuluculuk” kelimesinin kökeni Arapça kökenlidir. “Arabulucu” kelimesi, “ara” ve “bulucu” kelimelerinin birleşmesinden oluşur. “Ara”, arasına girmek, aralamak, ayırmak anlamlarına gelirken, “bulucu” ise arayan, bulan anlamlarına gelir. Bu nedenle, “arabulucu” kelimesi, iki taraf arasında anlaşmazlıkları çözen, arayıcı, ayırıcı anlamına gelir.
“Arabuluculuk” terimi, Türkçede alternatif çözüm yöntemlerinin gelişmesiyle birlikte daha yaygın hale gelmiştir. Özellikle yargı süreçlerinin uzunluğu ve maliyeti nedeniyle, arabuluculuk yöntemi anlaşmazlıkların daha hızlı, ekonomik ve uzlaştırıcı bir şekilde çözülmesini sağladığı için tercih edilmektedir. Ancak, tam olarak ne zaman kullanılmaya başlandığına dair kesin bir tarih vermek zordur. Arabuluculuk kavramı, Türkiye’de son yıllarda daha sık duyulmaya başlanmıştır ve yasal olarak da desteklenmektedir.